Hayatımız üzerinde düşünmüyoruz. Yaşadıklarımızı anlamaya çalışmıyor ve çok zaman hemen unutmayı tercih ediyoruz. Büyük arızamızdır. Bundan dolayı aynı şeyleri kısa aralıklarla yaşamaktan kurtulamıyoruz. Dinle aldatma bunlar arasında en devamlısı ve en zor uyanılan hipnozdur.

FETÖ meselesi daha vahim bir dikkat eksikliğini duyuruyor. 15 Temmuz itibariyle hemen herkesin anladığını zannediyoruz. Hayır, anlaşılmadı. Anlaşılsa bu halde olur muyduk? O mesele bilinirse millet din diyene karşı uyanık olur ve zincirin benzer halkaları kopar. Mesela, kırdığı ceviz kırkı geçen Diyanet İşleri Başkanı, “Din hayatın her alanındadır derken din diye kendi kör ideolojisini devlet imkânlarıyla dayatamaz. Din simsarlığı doğrudan halkın gündemine girer. Şimdi terör örgütü deyip geçiliyor, önü sonu konuşulmuyor. Meselenin esası, dinle aldatma boyutu unutturuluyor.

FETÖ meselesi, bu haliyle, dinle aldatma ve benzer oluşumları önlemek bir yana, gerçekleri örtme rolü oynadı. Din simsarlığının devamına, özellikle siyasi boyutuna serbestlik sağladı. Düşünürsek dehşetli bir durumdur. Gafletin, aldanmanın büyüğüdür ve din diyerek bozmanın vardığı ve varacağı yeri gösterir.

 

“Kötülüklerin anası”

Dinle aldatma hipnozu üzerinde duruşum bu dikkatlerdendir. Bugün FETÖ kadar güçlü ve teşkilatlı değilse de yüzlerce cemaat dinle aldatmanın mafyavârî örgütlemesiyle hayatı, siyaseti sardı. Susarak ve susturarak konuşulmasını önlemeye çalışan muazzam bir güç var. Buna rağmen sosyal medyaya düşen haberler, konuşmalar, videolar var. Öyle görüntüler dolaşıyor ki kin, nefret ve hakaret yönüyle kamu düzeni için derhal çare aranması gerekir. Kaldı ki o videolarda, din adına bin türlü sahtelik sahneleniyor. Bunların kaçı tüccar, kaçı sapık inanışlı, kaçı siyasete mesaj veren sahtekâr, kaçı kimin adına çalışıyor, kaçını kimler kullanıyor… bilmiyoruz. Din alanı başıboş, dizginsiz at, frensiz araba gibi ve sahtelikler üretmeye devam ediyor.

Her yazımda birkaç kere tekrar ediyorum: Türkiye’yi temelden bozma ve Ortadoğululaştırma din üzerinden yürütülüyor. Buna teşne siyasetin yardımıyla canım ülkemin hudutları kevgire çevriliyor. Aslında, nüfus yapımızı, sosyolojimizi, yarattığımız değerleri bozan bir siyasetin bu yapılara çanak tutması anlaşılır bir durumdur. Bozgun için öyle bir direksiyon lazımdı. “Hadi yürüyün! diyen bir politika dümeni bu bozulmaları teşvik ediyor. Dünya da onları alkışlıyor. Ben buna şaşmıyorum. Şaştığım, dinle aldatılmanın bizi götürdüğü kaosu görmeyişimizdir. Hâlbuki ortada din iman yok. FETÖ’de olduğu gibi, sadece birilerinin menfaati ve onları kullanan dünya güçleri var. Siyaset üstü bir bakışla bunu görüp de söylememek olmaz.

Artık net konuşmak ve daha önemlisi olanları göstermek zamanı gelsin. Başka türlü insanlarımızı sarsmak ve uyandırmak mümkün olmayacak. “FETÖ öyleydi, o kahrolsun! demek ve bütün dikkati bu slogana yönlendirmek gafletlerin büyüğüdür. Israrla söyleyeceğim, bu lanetlemeden ileriye geçmeyen retorik, diğerlerinin aynı şekilde bizi aldatmalarını gizleme sonucunu doğuruyor. Ve özellikle yapılıyor. FETÖ ile yol yürüyen siyaset, aynı yolda devam ediyor. Cemaat yapıları azgın şekilde yol alıyorlar.

 

On yıl önce ölseydi…

FETÖ, anlayana büyük örnektir. Bugünün makbulleri yarın için nasıl anılacak sorusunu sorduracak bir örnektir. İyi düşünülecek bir örnektir. Fetullah Gülen on yıl önce ölse ermiş kabul edilir, türbesi dikilir ve ziyaretçi akınına uğrardı. O halde bir düşünün lütfen! Bu din işi iyice karışık hale geldi. En büyük aldatma aracı olduğunu sayısız örnekle dünya da yaşadı, biz de yaşadık ve yaşıyoruz.

Bunu bu toplum en ağır şekilde gördüğü halde din hâlâ kullanışlı bir alansa vay halimize! Hâlâ, ehliyetine-liyakatine bakılmaksızın -Bakara makaracı gibi de olsa- ayet hadis okuyan o sebeple itibarlı kişi oluyor ve tercih ediliyorsa burada derin ve zor çözülür bir problem vardır. Böyle giderse daha çok sahte hocalar, şeyhler, dindarlar çıkar ve bizi uyutur. Bugün o durumdayız, din alıp din satıyoruz. Dinden yürüyen bizi kolayca aldatıyor. Fetö’ye lanet okumakla bu çıkmazdan kurtulamayız. Ana sebebi görmek ve gereğini yapmak zorundayız.

Ziya Paşa doğru söylüyor:

Sâdık görünür kisvede erbâb-ı hıyânet

Mürşid sanılır vehlede ashâb-ı dalâlet.

Yani,Hainler, şöyle bir baktığınızda doğrudan görünürler. Sapkınların ilk bakışta yol gösterici sanılması normaldir.”

Bizim millet hep o ilk bakışta kaldı. Bu durumda değişmez soru şudur: O halden çıkıp sapkınları sapkın görünceye kadar rahat yüzü görmeyeceğimizi nasıl anlayacağız?

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Din alıp din satıyoruz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.