Haziran ayının ilk haftasıydı…

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Afyonkarahisar‘ın Sinanpaşa ilçesi Güney beldesinde düzenlenen mitingde müthiş konuştu.

İnsanın içini karartan haberlere inat muhteşem bir müjde verdi:

Size bir şey söyleyeyim, başkaları çok çatlayacak, kıskanacaklar. Görecekseniz temmuz ayından itibaren ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya’sı, Fransa’sı, İngiltere’si, İtalya’sı ve hele o her şeye burnunu sokan ABD’si de çatlayacak, patlayacak.”

***

İçim coşkuyla doldu. Sayın Bakan, iş karartan haberlere inat müjde verir de ben iç sesimin “Hep inanıyorsun, sonra da gelişmeleri görünce mosmor oluyorsun. Hatırlasana, ilk yerli yolcu uçağı Kanal 7’de ‘Göklerde bir Türk‘ sloganıyla “2019 yılında göklerde…” açıklamasıyla haber olunca az kalsın sen   de uçacaktın. Adları bile belliydi: TRJ328, TRJ628[1] O uçaklar uçmadı ama 29 Eylül 2019’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay, uçağın 2023’te hangardan çıkarılacağını, 2026’da ise göklerde görülmeye başlanacağını açıklayarak uçuşu ileri bir tarihe uçurdu. Hatırlasana Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir de Kasım 2018’de projeye ilişkin sosyal medya hesabından “İlk ALTAY tankı 18 ay sonra KKK’ye teslim edilecek. Hayırlı olsun[2] diye yazmıştı da sen sevincinden havalara zıplamıştın. Yıl 2021 tanklar hâlâ yok. Dahası Tank Palet Fabrikası Katarlılara satıldı, pardon sadece ve sadece(!) 25 yıllığına kiralandı. Senin coşkuların boşa gitti. Boşa zıpladın havalara…” uyarılarına kulak verir miyim?“” Bu defa farklı, görmedin mi Bakan’ı nasıl da coşkuyla anlattı. ” diye bir de ayar verdim. Kovdum onu.

Sonra temmuz ayını heyecanla beklemeye başladım.

Temmuz geldi. TÜİK’in cansiperane (!) gayretlerine rağmen enflasyon ne yazık ki düşmedi, işsizlik moralleri bozdu, döviz kurlarında düşüş görülmedi. Üstüne üstlük elektrik ve doğalgaza gelen zamlar belimizi büktü.

Tam bu sinir bozucu iç sesim yine mi haklı diyecektim ki…

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Temmuz’da “Din kisvesi altında bu milleti sömürenlere prim vermeyeceğiz.” dedikten üç gün sonra, Cuma namazı çıkışında KKTC ziyaretinde bir müjde vereceğini açıkladı.

İşte dedim, Temmuz’daki uçuşun müjdesi geliyor.

Kesin dedim, TÜİK rakamlarıyla ülkemizde açlık sınırının altında yaşayan 13 milyon 925 bin kişiyi [3] bu sınırın üstüne çıkaracak müthiş bir önlem paketi açıklanacak.

İşin doğrusu benim içime sinen müjde bu! Başkası idare etmez. Gerçi kahvehanelerde, sosyal medya sayfalarında “Sahilleri, AVM’leri görmüyor musunuz, şu yollardaki arabalara bakın; kafeler, ağzına kadar dolu…” cümleleriyle ortaya koydukları Nobel ödülüne aday ölçütlerle açlık, yoksulluk olmadığını ispat eden (!) büyük düşünür ve ekonomi uzmanlarımız var ama ben yine de uluslararası ölçütlerle yoksulun kalmayacağı bir ülke hayal ediyorum. Beklediğim müjde buna yönelik…

Derken… Sayın Cumhurbaşkanımız Kıbrıs’a gitti ve müjdeyi(!) açıkladı:

Her şeyiyle muhteşem, ihtişamlı bir parlamento binamız olsun. Parlamento binasında milletvekillerimizin kendilerine özgü çalışma mekanları olsun. Bütün bunlarla beraber konferans salonu vesaire… Bütün bunlarla dünyaya bu noktada kendisini görkemli şekilde gösterdiği bir külliyeye kavuşalım.”

“Nasıl yani?” Müjde bu mu şimdi? Temmuz bitti gitti, hani ekonomide uçacaktık, hem de öyle böyle olmayacaktı bu uçuş…

Şimdi Bitlis’in Ahlat ilçesinde kışın, Marmaris Okluk Koyu’nda yazın kalacağımız saraylardan sonra bir sarayımız da Kıbrıs’ta mı olacak?

En iyisi iç sesime görünmeden benim yeğeni arayayım bari. Ne de olsa içlerinden biri dedim ve onu aradım. “Müjde bu mu?” diye sordum. “Pardon bir kere o külliye, ikincisi bizim değil! KKTC’nin… Artık uluslararası arenada yavru vatanımız da mahcup olmayacak. Gördün mü Almanların başbakanının evini, hem de ev işlerini kocasıyla yapıyorlarmış. Nasıl mahcup olacak şimdi. Utancından yerin dibine girecek. Almanlar bizi daha çok kıskanacak.” diye cevap verdi.

Hadi, bayram günü hatırını kırmayayım şunun, hem de iç sesime “Yine haklı çıktım!” çığlığı attırmayayım diye konuyu değiştirdim.

─ Hani sen bayramda bize gelecektin?

─ Sorma dayı ya! Benzine, elektriğe yine zam geldi; benim gelirim altı üstü bir asgari ücret. Nasıl geleyim? Ama olsun, Avrupalılar bizi kıskanıyor ya, sen ona bak!

 

Kaynak: Günboyu

[1]  <https://www.dailymotion.com/video/x3b3wrj>

[2]  <https://www.yenisafak.com/ekonomi/altay-tanki-icin-imzalar-atildi-3407686>

[3]  https://bianet.org/bianet/toplum/25132-turkiyede-14-milyon-kisi-aclik-sinirinda

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Muhteşem müjde

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.