Oturmuş, bu hafta ne yazayım diye kara kara düşünüyordum.

Burada bir yanlış anlaşılma olmasın. Yazacak konu bulamama sıkıntısı değil bu. Maşallah ülkemizin bu konuda bir sıkıntısı yok. Hangi haberi okusan ondan bir köşe yazısı çıkar.

***

Mesela alın size bir konu: Sayın Adalet Bakanı’nın gazetecilere insan hakları reformunu anlattığı, adalet reformundan söz ettiği gün bir başka gazeteci dövülüyor bu ülkede. İstanbul’un en işlek meydanlarından birinde hem de yirmi yirmi beş kişi bir kişiyi, yanlış anlamadınız sadece bir kişiyi dövüp kaçıyor. Merak etmeyin, yarın bir gün yakalanırlar ve serbest bırakılırlar. Tıpkı öncekilerde olduğu gibi…

***

Mesela başka bir konu: Bu ülke Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiğinden beri iki Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı eskitti. Şimdi 3. TÜİK Başkanıyla tanıştı. Ve bu TÜİK’in Nobel Ödülü alacak(!) istatistik hesaplamaları var. İstihdam sayısı azaldığı halde işsizlik sayısının azalması veya enflasyon hesaplamaları gibi… Gerçi açıklamalarına artık kimse inanmıyor ya, neyse… Sadece TÜİK Başkanı mı değişiyor? Ekonomiyle ilgili kurumlarda nereye el atsan giden gidene, gelen gelene… Ve açıklamalar: Ekonomi uçuyor. Her biri ayrı konu…

Mesela bence her gün yazılması gereken bir konu… Sayın Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’de naklen maç yayını yapılan tüm statlarda büyük bir fotoğrafı eşliğinde, o büyüklüğe yakın mesajın yer aldığı bir uyarı afişi var: Maske, Mesafe, Temizlik… Ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın partisinin lebalep dolu kongre salonlarında, gözlerinin içi gülerek, coşkuyla haykırdığı “maşallah“lar var. Ve kendilerinin bizzat katıldığı kongrelerin yapıldığı tüm illerde kırmızıya boyanmış bir tablo… Buralarda virüsün yayılmama ihtimali sıfır. Bu kaçınılmaz. Ya orada sadece bu nedenle tek bir kişi bile öldüyse… Bunun vicdani sorumluluğunu taşır mı sizce buna sebep olanlar? Bu arada komik olan ne biliyor musunuz, bazı gazeteler AK Parti Kadınlar Kolu’nun Sayın Cumhurbaşkanı’nın da katıldığı kongresine ait tek kare fotoğrafa yer vermiyor. Hangi gazeteler mi dediniz? Tüm haberlerini en büyük puntolarla manşetten verenler tabii

***

Ben arpacık kumrusu gibi bunları düşünürken her zamanki gibi yine iç sesim karıştı işime:

– Bu bahsettiğin konuları saymakla bitiremezsin. Bence boş ver onları. Benim birkaç sorum var, sen onları cevapla.

Bu iç ses var ya iç ses! Bir türlü zaptedemiyorum onu. Onay vermemi bile beklemeden devam etti.

Şimdi ben sana sorsam: “Ey köşe yazarı adamcağız! Sen ne zamandan beri şu anda devletin aşıları parayla sattığını yazıyorsun?” Ne dersin?

– Ne diyeceğim, ben hiçbir yazımda böyle bir şeyden söz etmedim derim.

Şimdi ben sana desem: “Ey köşe yazarı adamcağız! Bu ne utanmazlıktır, ne vurdumduymazlıktır… Yalan söyleyenler utanırlar. Biraz utan yahu!”

– İyi de ben yalan söylemedim, asla böyle bir laf da etmedim ki sorduklarına cevap verdim ve hepsi, herkesin gözü önünde oldu. En çok da senin… Neden utanayım derim.

– Yine ben sana sorsam: “Ey köşe yazarı adamcağız! Sıra bana gelirse gidip aşımı yaptıracağım, sıram gelirse aşı olacağım diyordun. Neden gidip aşı oldun?”

-Neden olacak, sıram geldi aşımı oldum; şimdi ikincisini olacağım, onu bekliyorum, derim.

***

Bunları sordu, sustu iç sesim. Bu defa ben ona sordum:

– İyi de sevgili iç sesim, ben tam yazıya konu bulmak için odaklanmışken bunlar da nereden çıktı şimdi?

– Hiç ya! Öylesine aklıma geldi. Neyse seni daha fazla oyalamayayım. Sen yazına odaklan. Benim gibileri takma kafana!

– Allah akıl fikir versin ne diyelim. İyi ki senin gibilerin zihniyeti devleti yönetmiyor.

– Haklısın. Haa bu arada istersen konuyu bir de partilerin son grup toplantılarında araştır.

Kaynak: Günboyu

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Ne yazayım derken…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.